Bu yazımıza Latince bir söz ile başlayalım.Faili meçhul bir eylemi kimin yaptığını bulma işine önce bir soru ile başlanmalı.

KİMİN İŞİNE YARAR? (Cui bono?).7 Ekim AKSA TUFANI ile harlanan Ortadoğu ateşi, İran Cumhurbaşkanı REİSİ’nin bir helikopter kazası sonucu ölmesi ile coğrafyanın YANGIN YERİNE dönmesi için fitil ateşledi.

Bu haberi ilk duyduğumda hepiniz gibi benim de aklıma ŞEHİT reis Muhsin YAZICIOĞLU geldi.

Tarih, siyasi cinayetlerin hikayeleri ile doludur. Her cinayetin bir hikayesi var ve tabi bir de politik maksadı.

Kazanın olduğu ülke İRAN olunca konuyu doğru anlamak için önce İran hakkında birkaç kelam edilmesi yerinde olur.

Öncelikle İran devletinin bir DİN devleti değil de bir MEZHEP devleti olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Şah Rıza Pehlevi İran’ı monarşik olarak yönetirken, ABD yanlısı politikaları nedeni ile başını AYETULLAH Ruhullah HUMEYNİ’NİN çektiği İÇ MUHALEFET, ülkede protestolarla kaos çıkartmıştı.

Bu yüzden önce Türkiye’ye kaçan sonra da Irak’a geçerek muhalefetine devam eden Humeyni oradan da FRANSAYA giderek iç muhalefeti örgütledi.

Humeyni, içerde oluşan kargaşa ve kaos sonunda, başında Emir Abbas Huveyda’nın olduğu İSLAMCI parti ile beraber dönemin fikir akımlarının etkisi ile kurulan (1961) KOMİNİST parti TUDEH ile birlikte DEVRİM yaptı.

1 Şubat 1979’da ülkesine geri döndü ve Devlet başkanlığına getirildi.

Bu Humeyni devletin başına geçer geçmez önce George Büchner’in kitabında dediği gibi “DEVRİM SATÜRN GİBİDİR KENDİ EVLATLARINI YER” sözünü hayata geçirdi.

Öyle ki Hem MONARŞİ taraftarlarını hem de devrimi beraber yaptıkları KOMİNİST parti TUDEH taraftarlarını göstermelik mahkemelerle tek tek idam ettirdi.

Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız İran’ın İÇ DENGELERİ ve İÇ HESAPLAŞMASI rejimin kurulduğu ilk günlerde başlamıştı.

Gelelim günümüze, 1939 doğumlu hayli yaşlanmış mevcut muvazzaf Devlet Başkanı AYETULLAH Ali HAMANEY rejimin ŞAHİN KANADI olarak biliniliyordu.

Yerine geçmesi (halefi) muhtemel kişi olarak bakılan İbrahim REİSİ menfur bir helikopter kazası ile hayatını kaybedince konuya ilgili herkesin kafasında şu soru oluştu.

KAZA mı SABOTAJ mı?

Devlet siyasetinde ŞAHİNLER ve GÜVERCİNLER olarak tasvir edilen politikacılar hep vardır ve hep de olacaktır.

Bu şahin ve güvercinler siyasi sorunlara birbirinden farklı çözümler üretmekten yana olmuşlardır.

Mesela genel olarak ORTADOĞU özel olarakta GAZZE’de yaşanan KATLİAM konusunda gerekli tepki gösterilmedi üstelik DEVRİM MUHAFIZLARI komutanı Kasım SÜLEYMANİ suikastının de cevabı verilmemişti.

Öyle ki Rejimin basına verdiği demeçler kadar kesin ve net bir tavır koymamasının sebeplerinin sorulduğu bir zamanda böyle bir olayın gerçekleşmesi çokta sıradan bir İHMAL kaynaklı KAZA gibi görünmüyor.

İÇ MUHALEFET, İran rejiminin ŞAHİN kanadından birinin yerine yine benzer başka birinin gelmemesini, onun yerine GÜVERCİN kanadından birinin gelmesini nasıl sağlayabilirdi? Ya seçmenin tercihini değiştirmeliydiler ya da farklı bir yol bulmalıydılar. Belki de buldular.

Böyle bir menfur olayın faili kim olabilir? Sorusuna ilk akla gelen cevap ya BÜYÜK ŞEYTAN dedikleri ABD veya tüm dünyayı ekonomik BORÇ ile köleleştiren İTRAİL olabilirdi.

Oysa her suçun faili belki de ilk akla gelenler değil en fazla fayda sağlayan başkaları olabilirdi.

Bu olayı “Devletin selameti için kardeş katli helaldir” Fetvasını veren bir millet olarak bizim anlamamız daha kolay olacaktır.

“Düşman dışarıda” diyerek aratmak içerdekinin en kolay saklanacağı yer olduğunu unutmamalıdır.

Son söz: Ovaya SİS ÇÖKTÜĞÜ zaman kurt ile kuzunun seçilemeyeceğini en iyi ÇOBAN değil TİLKİ bilir.