Afyon Kocatepe Üniversitesinin (AKÜ) kuruluşunun 30. yılı etkinlikleri kapsamında Hukuk Fakültesinde “İnsan Haklarını Koruma Mekanizmaları” başlıklı panel düzenlendi.10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Hukuk Fakültesi konferans salonunda gerçekleştirilen etkinliğe; Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin, Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsa Sağbaş, Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcıları Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Hatipoğlu ve Dr. Öğr. Üyesi Hakan Kaşka, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Üyeleri, avukatlar, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı. “Hukuk, adalet ve insan hakları adına bir tiyatro oynanıyor” Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Üyesi Av. Harun Mertoğlu ve Anayasa Mahkemesi Raportörü Dr. Hilmi Can Turan konuşmacı olarak katıldı. Panelin açış konuşmasını yapan Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin, ‘hukuk, adalet ve insan hakları adına bir tiyatro oynandığını’ belirtti. Şahin, “Ünlü Kopuş Savunmasıyla meşhur Avukat Jacques Verges sistemin uluslararası yargı ve adalet sisteminin iki yüzlülüğünü, riyakarlığını ifade etmek için tumturaklı sözlerin arkasında sinsice ve riyakarca yaklaşan bir tehlikeden bahsetmişti. Hukuk, adalet ve insan hakları adına bir tiyatro oynanıyor. Aslında gönüllü, samimi bir avuç insan bu tiyatronun arkasında da gerçek fonksiyonu icra etmeye çalışıyor. Muşamba dekorun önünde oynanan insan hakları tiyatrosunun arkasında gerçek aktivistler, gerçek insan hakları gönüllülerinin verdiği bir mücadele var. Biz safımızı, hukukçular olarak muşamba arkasındaki o gerçekliğe ayırmamız gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu. “Türkiye BM ve AB nezdinde bütün temel hakları düzenleyen sözleşmelere taraftır” Moderatör Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı’nın yaptığı “İnsan Haklarını Koruma Mekanizmaları” başlıklı panelde; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Üyesi Av. Harun Mertoğlu, İnsan Haklarını Koruma Mekanizmalarından bahsetti. II. Dünya Savaşından sonra resmi olarak insan haklarının konuşulmaya başlandığını ifade eden Mertoğlu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’nun kuruluş aşaması ve çalışmaları hakkında şunları kaydetti:“II. Dünya Savaşından sonra bildirge yayınlandı. 1993 yılında meclis ve mahkemeler dışında hak arama mekanizmaları gündeme geldiği için bütün devletlerin idari anlamda hak arama mekanizmaları kurulsun tavsiyeleri oldu. Paris Prensipleri denilen asgari standartları belirleyen ilkeler belirlendi. Bizim kurumun bir ayağı Paris Prensipleri İnsan Hakları Kurumları nezdinde olanıdır. Böyle bir sistemin içinde biz işkence ve kötü muameleye imza koyduk. Biz işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için ulusal önleme mekanizmasını kurmayı taahhüt ettik. Ayrımcılık konusu var. Avrupa Birliği müracaatında bulunduk. Yıllardır kapıda bekletiyorlar. Avrupa Birliği müktesebatı içerisinde birçok sözleşmede bizim de imzamız var. Böyle bir kurum oluşturulması istendi. Müstakil bir kurum değil de insan hakları kurumları nezdinde olabilir denmişti. Biz de 3 tane görevi icra eden kurum olarak hem ulusal insan hakları kurumu hem ayrımcılıkla mücadele kurumu hem de işkence ve kötü muamele ile mücadele kurumu olarak kurulduk. Kuruluş tarihi 2016 yılıdır. Türkiye gerek Birleşmiş Milletler (BM) gerek Avrupa Birliği (AB) nezdinde bütün temel hakları düzenleyen, insan hakları bağlamındaki bütün sözleşmelere neredeyse taraftır ve imzacısıdır.” “Anayasa Mahkemesine 450 bin bireysel başvuru yapıldı” Anayasa Mahkemesi Raportörü Dr. Hilmi Can Turan da konuşmasında temel hak ve hürriyetlerden bahsederek, Anayasa Mahkemesinin çalışmalarında dair bilgiler verdi. Turan, şunları kaydetti:“Anayasa Mahkemesi 2010 anayasa değişikliği öncesinde norm denetimine bakıyordu. Norm denetimi dışında da görevlere bakıyordu. Siyasi partilerin kapatılması, Yüce Divan, milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılması ya da milletvekilliğinin düşmesine karşı yapılan başvuruları inceliyordu. Norm denetiminde itiraz yolu, iptal yolu, anayasaya aykırılıkları inceliyordu. Bazı kanun iptal ve başvuruları eğer temel hak ve özgürlüklerle alakalıysa burada bir dolaylı koruma yapıyordu. Yapmış olduğu anayasallık denetimi sonucunda bir temel hak ve hürriyetin korunması eğer iptalle gerçekleşirse ya da gerçekleşmezse bile bu temel hak ve hürriyetlerin korunmasında önemi vardı. Asıl fark hacimsel, niteliksel ve rakamsal olarak bireysel başvuruyla oldu. İlk başta 2010 yılında anayasa değişti. 2011 yılında Anayasa Mahkemesinin kuruluş kanunu değişti. 2012 Temmuz’da iç tüzük değişti. 2012 Eylül ayında da bireysel başvurular başladı. 10 yıldır bu konuda başvuruları tüketiyorum. 1 Ekim 2022 verilerine göre tam 10 yıldır mahkemeye 450 bin bireysel başvuru yapılmış.”Panel soru cevabın ardından plaket takdimi ile sona erdi.
Yorumlar
Yorum Yap