ARŞIN nerede? 

Ne olacak bu HALEP’in hali?

Osmanlı’nın 1517’de fethettiği HALEP, 402 yıl huzur ve barış ile yönetildi. Ta ki Şerif Hüseyin’in 1916’da BÜYÜK ARAP KRALLIĞI hayali için İngilizler tarafından kışkırtılmasıyla, 1918 Megiddo Muharebesi sonucu Osmanlı’dan kopmasıyla kargaşa ve kaos iklimine girdi; o günden sonra Halep hiç huzur bulamadı.

4000 yıllık bir şehrin hem dini hem mezhebi hem de etnik olarak çeşitlilik arz etmesi, İngiliz fitnesi için mümbit bir ortam oluşturdu.

Fitne giren yerden huzur gider.

Klasik İngiliz taktiğidir ki bir bölgeyi sömürecekse önce ya ırkçılık ya da mezhepçilik üzerinden AZINLIKLARI KIŞKIRTIR, sonra kargaşa ve kaos çıkartır, ardından yardım edeceğim diyerek orayı işgal eder.

Kendileri kraliçe ve kral tarafından yönetilir ama tüm dünyaya DEMOKRASİ pazarlarlar.

Bir yerde kaos ve kargaşa varsa mutlaka oralarda İngilizlerin ayak izleri vardır.

İhanetinden 2 yıl sonra 1920’de Şerif Hüseyin, oğlu 1.Faysal’ı Suriye’nin çakma kralı yaptı ama İngilizler sözünde durmadı ve Suriye topraklarını Fransızlara devretti.

Sanki FAHRETTİN PAŞA’nın laneti varmış gibi bir türlü kaos ve kargaşadan kurtulamayan bu halk, çıkış yolu olarak Michel Eflak’ın fikir babalığını yaptığı BAAS hareketini (Arap milliyetçilik hareketi) seçti. 

1949’da Suriye’nin ilk başkanı olan Şükrü el Kuvvetli orduda subay olan Hüsnü Zaim tarafından darbe ile indirildi.

Aynı yıl peş peşe üç darbe ile tam bir kaos dönemine girildi.

 Ardından 1954’te yine darbe ile Edip el Çiçekli dönemi başladı fakat Suriye yine huzur bulamadı.

1963’te BAAS Partisi bu defa kendisi İSTİKRAR ve HUZUR için darbe yaptı lakin yine huzur olmadı.

Daha sonra darbeler ülkesi olan Suriye’de, 1970’te dönemin savunma bakanı olan HAFIZ ESAD bu defa da parti içi darbe yaparak hükümeti ele geçirdi; ama BAAS fikri ve NUSAYRİ zihniyeti yüzünden mazlum Suriye halkına yine ne istikrar ne de huzur getirdi.

Baba Esad’ın 2000 yılında bir kalp krizi ile ölmesinin ardından yerine oğlu BEŞŞAR ESAD göstermelik bir seçimle yönetime geldi ve işte o gün bugündür bu topraklar KENDİ HALKI hariç herkesin söz sahibi olduğu yol geçen hanına döndü.

Yukarıda biraz ayrıntısıyla verdiğimiz olaylar ve süreç size bir şeyler anlatıyordur.

Osmanlı’nın çekildiği başta HALEP olmak üzere bu topraklar son 100 yıldır ne huzurun ne de barışın yaşandığı yer oldu.

Çünkü Emperyalist Batı, bir yeri sömürge haline getirmeden önce orada kargaşa ve kaos çıkartır, sonra da kendisi girer ve tekrar çıkarken geride KAN, GÖZYAŞI ve ÖLÜM bırakır.

Şerif Hüseyin’den Beşşar Esad’a kadar sözde yöneticilerin hepsi aslında birer KUKLA olduklarından ve bir salkım üzüm için tüm bağı sattıklarından Suriye halkı ağır ve acı bir bedel ödüyor.

Bugün ise ne NUSAYRİ zihniyeti ne de ESAD ailesi döktüğü kanın vebalinden kurtulamayacak ve yakın gelecekte halkına yaşattığı bu zulmün bedelini ödeyecektir.

Zira tüm kuklacılar işi bittiğinde kuklalarını SUSTURURLAR ki diğer kuklaları UYANDIRMASINLAR.

Oysa İNANCIN birleştirdiğini IRKLARININ ayırması, MEŞREPLERİNİN birleştirdiğini MEZHEPLERİNİN ayırmasının bir bedeli vardır ve hesap günü çetin olacaktır.

Savcı Sayın’ın çok veciz bir tespitinde olduğu gibi, İNGİLİZ sizi niye sevsin? Senin KANDAŞIN mı? KARINDAŞIN mı? KİVREN mi? DİNDAŞIN mı? KÜLTÜRÜN mü? aynı TARİHİN mi? aynı ki sana destek versin de yardım etsin.

Toptan sarılmadığımız kurtuluş ipi olan Kur’an, içinde bulunduğumuz durumu şöyle tarif ediyor: “Allah’a ve Resul’üne itaat edin ve çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir” (Enfal 46).

Dost olup yoldaşlık ettiğiniz kişilere dikkat etmezseniz, topraklarınızın üstü CENNET olmaz ama altı CEHENNEM olur.

Tüm İslam aleminin yek vücut olması emredilmişken ve Kitap’ı Mübin’de apaçık uyarılmışken: “Şu dinlerini PARÇA PARÇA edenler ve kendileri de GRUP GRUP ayrılmış olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra o yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir. (En’am 159)”

Unutmayın ki KABİL’in başlattığı KARDEŞ KATLİ, orta dünyanın Kan ile ıslanmış toprakları sadece HABİL’e mezar olmayacaktır.

Son söz: HALEP orada ARŞIN rafta.