Orta dünya, çok savaşlar görmüş, halklarının çok kanları dökülmüştür; hatta öyle ki SON BÜYÜK SAVAŞ bile bu topraklarda olacaktır.

Bugün yaşananlar bir DİN savaşı değil, Araplarla Yahudilerin arasında yapılan bir IRK savaşı zannediliyor.

İşin aslı böyle mi? Elbette hayır, ancak zihin dünyası HACKLENMİŞ, sözde ve adından başka hiçbir hali MÜSLÜMAN olmayanların konuya bakışı ne yazık ki böyle.

Yahudilerin yaptığı bu ZULME kayıtsız kalan Araplar, girdikleri her savaşı kaybettikleri için bu mağlubiyet psikolojisinden çıkış yolu olarak, yaşananları FİLİSTİN ile İTRAİLİN arasında bir MESCİD-İ AKSA (Uzak mescit) sorunu “Bizi ilgilendirmez, bu sorun bize UZAK” moduna indirgemekte buldular.

Bugün GAZZE’DE yaşanan bu SOYKIRIMA Arap liderlerinin sinik ve tırsık tavrının sebebi geçmişteki ŞERİF HÜSEYİN zihniyetidir; “Küçük olsun, benim olsun.”

Bu bakış açısının tarihi tecrübesine biraz değinelim.

1948’de açılan YARA, 1967’deki 6 GÜN SAVAŞI ile İLTİHAP kapması üzerine 1973’te yapılan ateşkes PANSUMANI ve 1978’de Camp David’de yazılan reçete ile TABURCU edilmesiyle sonuçlanmıştı.

İşte yaşanan bu tecrübe, bir satranç oyunundaki APTAL MATI kadar basit bir hamleyle “Böl, parçala ve yönet” taktiği sonucu HAK İLE YEKSAN oluşlarının korkusudur.

Bu korku yüzünden hem COĞRAFYASI hem TARİHİ hem IRKI hem de DİNİ aynı olan bu güruhun, sinsi İngiliz aklı ile küçük ve aciz VASSALLAR olarak “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyetiyle uzaktan uzağa kardeşlerinin katledilmesini sadece temaşa eder oldular.

Ha keza hem coğrafyası hem de sözde dini (mezhebi farklı) aynı olan ve bugüne kadar Müslümanlardan başka hiçbir devletle savaşmamış İRAN (FARS) İSLAM devletinin de YALANCI PEHLİVAN narası atmaktan öteye gitmeyen benzer tutum sergilemesi aynı sebeptendir.

Hiçbir zaman kendimi bir ARAP DÜŞMANI veya FARS ALEYHTARI olarak görmedim.

Ancak yaşanan bu olaylardan sonra kendimi ANTİSİYONİST ve bir MÜSLÜMAN TÜRK olarak tanımlarım; dolayısıyla yaşanan bu zulme sessiz ya da lakayt kalan herkesi İŞBİRLİKCİ ve DİLSİZ ŞEYTAN olarak görüyorum.

Dahası, Şerif Hüseyin’in çocuklarının, yani Arap kavminin kültürel zaaflarını bilen güçler tarafından nasıl kolaylıkla kullanıldığını görünce, MEDİNE müdafisi Ömer FAHRETTİN PAŞA’NIN neler yaşadığını şimdi daha iyi anlıyorum.

Oysa ki merhum şair M. AKİF ERSOY ne diyordu: “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez… Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Ve dahi Alemlerin Rabbi yüce Mevla’nın Al-i İMRAN 103’te buyurduğu gibi “Toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.”

Bunun içindir ki; BİRLİĞİNİZ olmadan dirliğiniz olmaz, DİRLİĞİNİZ olmadan DİNİNİZ kurtulmaz.

Hâlbuki biz KARDEŞTİK ve birimize yapılan hepimize yapılmış gibi olmalıydı.

Son söz: Kardeşine SIRT VEREN ile kardeşine SIRT DÖNEN aynı kapıdan giremez.