Yaz aylarının gelişiyle bütün Türkiyede , orman yangınları büyük sorun olarak ortaya çıkıyor.

Bu konunun sadece yazın gelmesiyle, ısınan havanın ve nemin azalmasıyla izah edilebilmesi mümkün değil.

 İklimin çok büyük etken olduğunu kabul etmekle beraber bu konudaki bazı istatistiklere bakmak da yararlı oluyor.
Türkiye’de orman yangınlarına ilişkin istatistikler, Orman Kanunu’nun kabul edildiği 1937 yılında başlıyor.

O zamandan 2006’ya kadar geçen 70 yıllık dönemde, 80 bin orman yangını çıkmış ve 1 milyon 571 bin hektar yanmış.

Sadece 2006’da çıkan orman yangını sayısı, 2 bin 558 adet

 Yanan alan, 7 bin 258 hektar, yani 72 bin 580 dönüm.
İstatistikler, yıldırım ve benzeri doğal nedenlerle çıkanlar bir yana bırakıldığında, orman yangınlarının çok büyük bölümünün insan kaynaklı olduğunu gösteriyor.

Yangınların, yüzde 94’ü insan kaynaklı! 

Bunların yaklaşık yüzde 13’ü tarla, arsa açmak niyetiyle çıkarılan yangınlar.

Yüzde 47’si ihmal, dikkatsizlik ve kazadan kaynaklanıyor.

Geriye kalan yüzde 34’ü ise insan kaynaklı olmasına karşın nedeni tam olarak bilinemiyor.
Orman Genel Müdürlüğü’nün raporlarına göre ihmal ve dikkatsizlik sonucu çıkan yangınlar arasında anız yakma, çoban ateşi ve sigara önemli yer tutarken son yıllarda, enerji nakil hatlarından kaynaklanan yangınlar da çok önemli artışlar görülüyor.
Gelişmesini bütün hızıyla devam ettiren küresel iklim değişikliğini de dikkate aldığımızda, önümüzdeki dönemde Ege, Akdeniz ve İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu ve ege bölgelerimizde ısının daha da artacağı ve yağışların, nemin daha da azalacağı bir gerçek.

 Bunlarda kuşkusuz yangınları artırıcı etki yapacaktır.
Orman yangınları sorunun çözümü için en büyük faktör olan “insan unsuru”na eğilmemiz zorunludur.

İnsanlarımızın doğanın korunması, tabiat varlıklarının korunması ve geliştirilmesi konularında mutlaka ve mutlaka bilinçlendirmemiz gerekiyor. İnsanların sebep olduğu orman yangınlarının önüne ancak bu bilinçlenmeyle ve farkındalıkla geçebiliriz. Yoksa tek tük ağaç dikerek değil.
Avustralya ve Güney Amerika’nın bazı ülkeleri dışında dünyayı dolaşmış bir gezgin olarak gördüğüm şu oldu: Doğal varlıklarına hiç özen göstermeyen, doğayı kirleten ve hırpalayan ülkelerin başında maalesef biz varız!

 Bizden çok daha geri toplumlarda bile doğal varlıklara kutsal olarak bakılırken biz büyük değerlerimizi kirletiyoruz, yok ediyoruz. Buna pek çok örnek vermek mümkün. Denizlerimiz, akarsularımız, ormanlarımız, dağlarımız, yaylalarımız… Hemen her yerde insanlarımızın doğaya yaptığı tahribatla karşılaşıyoruz.
Bilinçlendirmekten, farkındalık yaratmaktan başka çare yok

! Bunun için Milli Eğitim Bakanı’nın, ilkokul programına “doğa-çevre korunması” hakkında ders konulması önerimi olumlu karşılaması uzun vadede bir umut ışığı yakabilir.

 Ancak bizim orman yangınları gibi konularda kısa vadede de bilinçlendirme çalışmaları yapmamız kaçınılmaz.
Orman köylülerinin, ormanın işletilmesi ve bakımından mutlaka ekonomik çıkar sağlayacağı modelleri oturtmamız, onları ormanların koruyucusu haline getirmemiz gerekiyor.
Sadece orman yangınlarını söndürmeye odaklanan geleneksel anlayış yerine, yangını ve onun ormanla ilişkisini bütün yönleriyle dikkate alan daha akılcı yaklaşım gerekiyor.

 Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin 1996’da yaptığı araştırma, dikkati büyük orman yangınlarına çekiyor.
Yangın yönetimindeki en temel çözümü, olası yangınların büyümesini engelleyebilecek önlem ve teknikleri içeren modellerin üretilip uygulanabilmesi olarak tanımlayan bu araştırma, ormanın “denetimli yakma yöntemi” ile ince ve kuru yanıcılardan temizlenmesinin ve “servi” gibi ateşe dayanıklı türler ile “yangın emniyet şeritleri” oluşturulmasının yangın riskini önemli ölçüde azalttığını belirtiyor.
Orman yangınlarının yaygınlığı ve büyüklükleri, orman işletme müdürlüklerinin hemen bütün vakit ve enerjilerini alıyor.


Orman yangınlarının önlenmesi ve mücadelesi, orman köylerinin yoksulluk sorununun çözümüyle beraber ele alınması gerekiyor. İnsan faktörünü koruyucu olarak harekete geçirecek iki önemli unsuru, “bilinçlendirme” ve “orman köylülerinin koruyacakları ormanların işletilmesinden ekonomik çıkar” sağlamaları olarak görüyorum.