Gözden kaçırmayın

Gurbetin Başkenti Emirdağ’a Sri Lankalı Turistlerden Ziyaret Video HaberGurbetin Başkenti Emirdağ’a Sri Lankalı Turistlerden Ziyaret Video Haber

MHP Genel Baskani Devlet Bahçeli, su ifadeleri kullandi:   Yurt içinde ve yurt disinda hayat mücadelesi veren aziz vatandaslarimiza, gönül ve kültür cografyalarimizda yasayan tüm kardeslerimize en iyi dileklerimi sunuyorum. Zorlu bir cografyada, bölgesel ve küresel hesaplarin biteviye görüldügü stratejik bir cephede bin yildir varligimizi sürdürüyoruz. Üzerinde yasadigimiz topraklarin tarihin hiçbir döneminde sükûnet bulmadiginin da farkindayiz. Jeopolitik ve jeokültürel bilek güreslerine eklemlenen hâkimiyet ve hükümranlik mücadelelerinin ana fay hatlari üzerindeyiz. Bundan mülhem sicak veya soguk çatisma ya da gerilim dinamiklerinin agirlik merkezindeyiz. Dogrusunu isterseniz dünyanin gözü her zaman üzerimizdedir. Her dönemde tüm dikkatler bize çevrilmistir. Medeniyetlerin kavsak noktasinda, dogu-bati güzergâhinin kesisme alaninda yer almamizin avantajlari oldugu kadar dezavantajlarini da anlamak ve görmek zorundayiz. Maruz kaldigimiz muhtelif sorun basliklarini ele alirken mutlak surette tarih suurunun rehberligiyle kararlarimizi somutlastirmaliyiz. Agaca bakarken ormani göz ardi edemeyiz. Kabukla ugrasirken özü dikkatten kaçiramayiz. Fiile odaklanip faile sirt çeviremeyiz. Her zaman resmin büyügüne odaklanmaliyiz. Ufuk ötesini görebilmenin sirrina erismeliyiz. Masayi degil, tutan ve tutturan elleri görebilmeyiz. Böyle yaparsak düsünce temelinde yanilma payimiz her zaman en düsük seviyede kalacaktir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak hayatin akisini ve hadiselerin akiskanligini milliyetçiligin ilkeleriyle, hukuk ve demokrasinin ilk yardim kilavuzuyla okumaliyiz. Tutarli olacaksak, etik hassasiyetlere uyacaksak, akil ve ahlak ölçüleriyle hareket edeceksek baskaca bir seçenek olmadigini bilmeliyiz. Bugüne kadar, akintiya kapilip onun bunun doldurusuna gelerek siyaset yapmadik, bundan sonra da yapmamizi hiç kimse beklememelidir. Dibi görünmeyen kuyulardan su içmedik, muhatabi kargalar olan korkuluklari tasa tutmadik, hele hele korkuya hiç rehin düsmedik. Samanlikta olmayan igneyi arayanlarla lafla peynir gemisi yürütme gayretkesligi içinde olan saskinlari ciddiye almadan, onlari ip üzerinde yürüyen cambazlariyla simdiye kadar bas basa biraktik, yine aynisini yapacagiz. Ancak Türkiye’yi yakin markaja alarak karanlik operasyonlarin hedef ülkesi haline getirmek için ellerini ovusturanlara, firsat kollayanlara, zemin yoklayanlara taviz veremeyiz, buyur edemeyiz, göz yumamayiz. Allah muhafaza, tam tersi olursa, milletin yüzüne bakamayiz, sehitlerimizin haklarini ödeyemeyiz, Mahkeme-i Kübra’da bu zilletin, bu rezilligin, bu vebalin altindan imkâni yok kalkamayiz. Telasa kapilmadan, duygularimizin yogun telkinine kanmadan, tezvirat borsasinin yükselis trendine aldanmadan daha sogukkanli, daha sagduyulu davranmak mecburiyetindeyiz. Açik seçik görüyoruz ki, Türkiye’nin çevresindeki sinsi ve sisli kusatma sertlesmektedir. Emel sahipleri kartlarini açik oynamaktadir. Asil mesele gündemi isgal eden iddia ve isnatlarin hem taraflarindan hem de cesametinden çok daha ötesidir. Türk milletinden öç almak için kuyruga giren yerli ve yabanci mihraklar tacizlerine, tahriklerine, tahrip gücü yüksek ser kampanyalarina su günlerde hiz vermisler, derinlik katmislardir. Herkesi uyariyorum, hedef Türkiye’mizdir. Hedef son yurdumuzdur. Hedef milli birlik ve huzur ortamimizdir. Surda gedik açmak gayesiyle, hatta kale duvarlarimizi yikmak maksadiyla sinerjisini ve sistemsel enerjisini Türk ve Türkiye düsmanligindan alan bir tezgah kurulmustur. Bu menfur tezgâhin siyaset taseronlari, medya tesrifatçilari, sivil toplum tertipçileri, suç ve terör örgütü temincileri, özellikle de dis tedarikçileri vardir ve bellidir. Türkiye’nin üzerine gölge düsmesi, siyasi ve hukuki çözülme yasamasi konusunda alçak bir rekabet maalesef devrededir. Amaç, Türkiye’nin uluslararasi camiada itibarini lekelemektir. Amaç, Türkiye’nin mukavemetini kirarak her türlü müdahaleye açik hale getirmektir. Daha vahimi ise devletle millet arasindaki güven baglarinin kopusuna hizmetle birlikte, nihai asamada dogal veya dogacak sikâyetlerin birbirine eklemlenmesini kiskirtip devlete ve hükümete karsi toplumsal bir direnisin gerekçesini teskil etmektir. CHP bu pis senaryonun alt yüklenicisi, üst figüranidir. Alti ay içinde baska bir Türkiye’nin görülecegini söyleyen Kiliçdaroglu kaosun bekçisi, krizin çesnicisi konumundadir. HDP derseniz Türkiye’nin kalbine hançer sokmak için tetikte bekleyen fitnedir. Asil bizi düsündüren IP’in baskani tarafindan üstlenen provokatörlük rolüdür. Geçen haftaki grup konusmasinda, Sayin Cumhurbaskani’ni katil Netenyahu’ya benzeten ve Siyonizme gülücükler saçan bu sahsin, birkaç gün sonra Rize’yi, ilçeleri Ikizdere ve Çayeli’yi ziyaret ederek müessif olaylara sebebiyet vermesi çok yönlü incelenmeli ve mercek altina yatirilmalidir. Söz konusu ilçe belediyelerin Milliyetçi Hareket Partisi yönetiminde bulundugu göz önüne alindiginda nasil bir oyunun sahnelenmeye çalisildigi da bariz olarak fark edilecektir. Gerek ilçe baskanlarimiz gerekse de belediye baskanlarimiz gerginlikleri yatistirmak için yöre halkini sabir ve sagduyuya davet ederek teenniyle hareket etmisler ve asla tuzaga düsmemislerdir. IP Baskani’nin bile bile, inadina yapar gibi, sanki toplumsal huzursuzlugun fitilini tutusturmak için Rize’ye gitmesi yalnizca düsüncesizlikle, yalnizca sorumsuzlukla, yalnizca öngörüsüzlükle izah edilemez. Siyasi hayati kumpaslarla, yalanlarla, çikar hesaplariyla heba olmus bu sahsin, Netenyahu benzetmesinden sonra Rize’yi ziyareti anlasiyor ki bastan ayaga olay çikarmak üzerine planlanmistir. Arkasindan hakli tepkilere küstahça tepki göstermesi, etrafindaki çapulcularin vatandaslarimiza, esnaflarimiza vandalca saldirmasi agir bir provokasyon halidir. Esnaf geziyorum diyenler, esnafa tekme tokat musallat olmuslardir. IP’in Baskani Rizeli vatandaslarimizin hassasiyetlerini kasimanin yani sira atesle oynamis, siyasi öfkeyi körükleyerek siddet zincirinin tipki 1959 Usak olaylarinda oldugu gibi ilk halkasi olmak için podyuma çikmis, daha dogrusu çikarilmistir. Müteakiben Anadolu Ajansi’nin kuskulu bir muhabiri tarafindan Içisleri Bakani’yla ilgili hükümetin iki üyesine yöneltilen ismarlama soru birden bire gündeme oturmustur. Koronavirüs tedbirlerine iliskin genelgeleri haksiz ve hukuksuz sekilde tenkit ederek sosyal medyadan açiklamalarda bulunan, bu suretle görevinin sinirlarini katbekat asan Viransehir savcisinin durumu da bir baska üzerinde durulmasi gereken muammali konular arasindadir. Âdete dügmeye basilmisçasina saibeli ve süphe uyandiran olaylar üst üste çakismis, biri biterken digeri tedavüle sokulmustur. Bunlardan birisi de, PKK’nin Pençe Harekâtlarinin komuta merkezlerine maket uçaklarla suikast girisimidir. Diyarbakir 8’inci Ana Jet Üs Komutanligi, Sirnak 23’üncü Piyade Tümen Komutanligi, Batman Insansiz Uçak Sistemler Üs Komutanligi maket uçakli terör saldirilarinin hedefi olmustur. Çok sükür bu saldirilar zamaninda ve isabetle engellenmistir. Hatirlanacagi üzere, Kanada SIHA’larimiza lazer tespit ve kesif kodu vermeyi bilhassa Karabag Savasi’ndan sonra resmen sonlandirmisti. Ne var ki, müttefik olarak bilinen ayni Kanada Belçika’yla birlikte terör örgütünün sabotaj ve suikast silahi olarak kullandigi maket uçaklari çok özel teknolojiyle donatmistir. Uzaktan kumanda edilip patlayici tasiyan bu maket uçaklarina yaklasik bedeli 10 bin dolar olan navigasyon sistemini müttefik ülkeler yerlestirmistir. 2016 yilinin Ocak ayinda Sirnak’in Silopi ilçesinde ABD menseli bir insansiz hava aracinin ele geçirildigi hafiza kayitlarimizda saklidir. Bir ara Amanoslar kirsalina Münbiç’ten kalkan yine Kanada yapimi paramotorlarla teröristlerin sizma faaliyetine sahit olunmustur. PKK/YPG’ye egitim ve silah destegi veren ülkeler esasen çok tanidiktir. Sayet inanirsaniz alayi dost ve müttefiklikten bahseder. Ancak dürüst, samimi ve mert degillerdir. Utanmalari yoktur, yüzlerine bakinca ar damarlarinin çatladigini, ahlaki tezlerinin çürüdügünü fazla zahmete katlanmadan hemen görürsünüz. Bu ülke yöneticileri eger yutarsaniz agizlarindan ne hukuku, ne özgürlügü, ne de demokrasiyi eksik ederler. Ancak Suriye’deki terör kamplarinda ne ariyorsunuz, neyi amaçliyorsunuz, teröristlere paramotor ve maket uçak egitimini hangi niyetle veriyorsunuz diye sorsaniz iblisi bile hayrete düsürecek bahaneler ileri sürerler. Petrol kokusu aldilar mi kan kokusu almis köpek baligina dönerler. Kudüs’de cinayet, Kasgar’da eziyet, Kerkük’de ihanet, Kibris’da melanet, Karabag’da rezalet, Kasgar’da mezellet, Kirim’da habaset zanlilari insanlik mirasini yagmalayan, hak ve hukuk tanimayan zalimler ve onlarin isbirlikçileridir. Türkiye haksizliklara karsidir, adaletsizliklerin karsisindadir, küresel emperyalizmin hunhar eylemlerinin tam olarak karsi kutbundadir. Özellikle FETÖ’ye, PKK’ya ve milli bekamizi tehdit eden ülkelere yönelik saglam durusumuz iç ve dis isgal cephesinin safinda toplanan kim varsa rahatsiz etmektedir. Devlesmis millet iradesi çözülmek ve dagitilmak istenmektedir. Son zamanlarda ortaya çikan mesnetsiz iddialarin, gündeme tasinan melun iftiralarin Türkiye aleyhine icra edilen bölgesel ve küresel operasyonlardan bagimsiz ele alinmasi bize göre mümkün degildir. Degerli Milletvekilleri, Lütfen dikkat buyurunuz, terörle mücadele kahramanca devam ederken, vatan savunmasi tehditlerin dogdugu alanlarda cesaretle yapilirken, bu mücadelenin içinde yer alan asker ve sivil devlet adamlarini itibarsizlastirma çabalari hain bir amaca matuftur. Hiç kimse aklimizla alay etmesin, sabrimizi yanlisa yormasin, zira biz her seyin farkindayiz. Devletin hükmü sahsiyetini, milletin kutlu varligini uçuruma çekmek üzerine ifa edilen sirret kampanyayi görüyor ve takip ediyoruz. Türkiye’nin önünü kesmek için yaris halinde olanlarla, karar ve irade organlarina ambargo koymak maksadiyla algi düzenekleri kuranlar, herkes bilsin ki, ele ele vermisler, yikim ittifakinin potasinda birlesmislerdir. Tekraren uyariyorum, oyun büyüktür, oyun kirlidir, oyun karanliktir, çok boyutlu ve çok aktörlüdür. Libya’daki müessir varligimizin rövansini almaya çalisiyorlar. Milli davamiz Kibris’taki mukavemetimizin, esit ve egemen iki devlet kararliligimizin hesabini sormaya kalkiyorlar. Dogu Akdeniz’deki tavizsiz durusumuzdan korkuyorlar, intikam taassubuyla yanip kavruluyorlar. Suriye’de, Irak’in kuzeyinde bölücü terör örgütü PKK/YPG/PYD’ye dünyayi zindan etmemizden dolayi üstümüze geliyorlar. Güney sinirlarimiz boyunca hayalini kurduklari terör devletinin suya düsmesinden ileri düzeyde gocunuyorlar. Mazlum toplumlara, masum çocuklara, hakki gasp edilmis gariplere vicdan seferberligiyle kol kanat germemizden memnuniyetsizlik duyuyorlar. Boyun egmedigimiz için, tamam demedigimiz için, alttan almadigimiz için, al bayragin solmasina müsaade etmedigimiz için deliye dönüyorlar, sürekli açigimizi ve zaaf animizi kolluyorlar. Terörist elebaslari Sofi Nurettin ile Aydin Simsek’i gömdük ya, iste bunu hazmedemiyorlar. Allah’in izniyle Kandil’e Türk bayragini dikecegiz ya, iste bunun için çildiriyorlar, çilginlik pesinde kosuyorlar. Siyasi taseronlarina, 128 milyar dolar nerede sorusunu sorun dediler, tutmadi. 104 emekli amirale bildiri yayinlattilar, hiç kimse yemedi. KOVID-19 salginiyla mücadeleyi sekteye ugratmak için her yolu deneyin talimati verdiler, olmadi. Cumhur Ittifaki’ni karalayin, Türkiye’yi kötüleyin, ekonomiyi kötümserligin tüneline sokun diye isbirlikçilerine tembihte bulundular, küçük bir azinlik haricinde inanan çikmadi. Sahsim hükümeti, tek adam rejimi, otoriter sistem, yönetilemeyen ülke propagandalarini servis ettiler, basaramadilar. Çabalar bosuna, hevesler beyhudedir, çünkü Türk milleti Cumhurbaskani’nin, devletinin, hükümetinin, egemenlik haklarinin sonuna kadar destekçisidir. Türkiye; sömürge devleti, karpuz cumhuriyeti, asiretler koalisyonu, kabileler toplami, suç ve cinayet örgütlerinin tasallutu altindaki bir ülke degildir, hiçbir zaman da olmamis ve olmayacaktir. Hakikaten bir suç varsa, bu suç tevsik edilmisse, suçlularin objektif delil ve belgelerle tespiti yapilmissa adres bagimsiz Türk mahkemeleridir. Adalet ne diyorsa olacak bellidir. Bundan ürkmeye, çekinmeye gerek de yoktur. Ancak karambolde siyasi firsatçiliga kalkisanlar, zalimlerin doldurusuna gelip ülkemizin haysiyetini iki paraliga çevirmek için konusan ve konusturulanlar iki dünyada bunun hesabini muhakkak vereceklerdir. Bundan kaçis ve kurtulus imkansizdir. Ikazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti Içisleri Bakani’nin boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçagin gücü ve nefesi yetmeyecektir. Yine hiç kimse Türk Silahli Kuvvetleri’nin onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktir. Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman Türk Silahli Kuvvetleri’nin ve Içisleri Bakani’nin yalniz olmadigini özellikle ve önemle ifade ediyorum. Konu, devlet-i ebed müddet irademizin korunmasidir. Konu, devletimizin sayginligi ve üzerinde titredigimiz bekasidir. Herkes yerini yurdunu bilmek zorundadir. Herkes agzindan çikanlara dikkat etmekle mükelleftir. Türkiye’nin gündemi video kayitlariyla rehin alinamaz, sosyal medya iftiralariyla ele geçirilemez. TBMM Baskanligi görevini üstlenmis, ilaveten Türkiye Cumhuriyeti’nin son Basbakani unvanini tasiyan Sayin Binali Yildirim’i evladiyla birlikte töhmet altinda birakmak, uyusturucu ticaretiyle iliskilendirmek tek kelimeyle müfteriliktir. Bu meselede tarafsiz kalmak, köhne köhne tribünde oturup üç maymunu oynamak Türkiye’ye kast etmek için kullanilan ve kiralanan çevrelere destek vermektir. Buna da vatan ve millet sevgisiyle bezenmis hiç kimsenin hakki yoktur. Her nifak ve dedikoduya can havliyle sarilan CHP yönetiminin siyaseti arazdir, marazdir, ayiplidir, ahlaksizdir, tami tamamina çukur siyasetidir. Kiliçdaroglu’nun rotasi yanlis, siyasi dili ve üslubu yozlasmistir. CHP, Türkiye üzerinde emelleri olan küresel emperyalizmin kanli limanina yanasip tahkimat yapacak kadar Türkiye muhalifidir. IP, bu limana çoktan varmis, demir atacak iskele aramaya baslamistir. Milletin hür iradesiyle ve tertemiz oylariyla seçilmis Cumhurbaskanimiz Sayin Recep Tayyip Erdogan’i devirmek, Türkiye’yi deforme etmek için faal halde olanlara alimallah, bedeli ne kadar agir olsa bile izin verilmeyecektir. Biden lobisinin zehir ve zillet saçan niyetleri ne yaparsa yapsin billahi Türkiye Cumhuriyeti’ni düsüremeyecektir. CHP’nin bu lobiye ümit baglamasi, sirtini emperyalizme dayamasi, demokrasi disi müdahalelere çanak tutmasi tipki Kurtulus Savasi’nda düsmana hizmet edip ganimet olmakla birdir, aynidir. Türkiye Cumhuriyeti tam bagimsizdir. Türkiye Cumhuriyeti milli ve egemen bir devlettir. Biden’in muhalefeti pispislayip Cumhuriyeti ve Cumhur Ittifaki’ni hedef almasi sonu hüsran olacak bir maceraya atilmaktir. Iktidar ruhsatini ABD degil, kovboylar degil, kulisler degil, güç odaklari degil, büyük Türk milleti vermektedir. Ihanete tesne olanlarin bu gerçegi akillarindan çikarmamasi tavsiyemdir. Türkiye’yi siyasi, hukuki ve toplumsal alanlarda taseronlar vasitasiyla dügümleyip seçime veya baska arayislara zorlamak demokrasi ve milli irade düsmanliginin kesif bir yansimasidir. Egemenlik kayitsiz sartsiz milletindir. Türkiye bir hukuk devletidir. Bizim açimizdan, milletin vermedigi bir yetkiyi zalimlerin elinden almak için heyecana kapilmak soysuz bir beklentidir. Arka arkaya ortaya çikan, birbiriyle bag ve baglantisi kesin olan olaylar manzumesinin kaynaginda Türkiye’yi çökertme hesaplari ve dayatmalara riza gösterme beklentisi yatmaktadir. Fakat unuttuklari Türk milletinin kudreti, kuvveden fiile çikan korkusuz durusudur. Türkiye sokakta bulunmadi, harita üzerinde kurulmadi. Türk milleti tesadüfen bir araya gelmedi, bagimsizlik hediye alinmadi. Üzerinde yasadigimiz topraklara bosuna vatan denmedi, sinirlarimiz icazetle çizilmedi. Varsa kendine güvenen çiksin karsimiza. Varsa yüregi yeten haydi buyursun er meydanina. Eger demokrasimizi, eger devletimizi, eger hürriyetimizi, eger milletimizin tarihi haklarini, eger milli birlik ve kardeslik hukukumuzu can pahasina savunamazsak bu hayat, bu can, bu beden hepimize haram olsun. Kahraman sehitlerimizin ve aziz ceddimizin emaneti olan milli varligimiza operasyon çekenlerin, devletimizin çatisini uçurmak için gizli sakli plan yapanlarin bu cüretkarliklarini burunlarindan fitil fitil getirecegiz. Bu nedenle, yasanan sürece ve yaklasan tehlikelere karsi tüm vatandaslarimin dikkatini hassaten çekiyorum. Kalbinde bayrak sevgisi olan herkesi vatan ortak paydasinda, cumhurun muazzez irade vasfinda bulusmaya, zulme ve zillete açik tavir almaya davet ediyorum. Gün bugündür. Millet varligina karsi husumete yeltenenleri de tahrikleri birakarak, girdikleri ihanet yolculugundan derhal dönmeleri konusunda bir kez daha uyariyorum.   Kimden ve nereden gelirse gelsin, hangi siyasi görüse sahip olursa olsun, Cumhuriyet’in kurulus ilkelerini tartismaya açmak, siyasi rant hesabiyla dis tazyik ve tertiplere kuryelik yapmak bilinmelidir ki devletin ve milletin izmihlaline onaydir.  Bize göre bunun adi da ihanettir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur Ittifaki bu emelleri besleyenlere hiçbir sart altinda geçit vermeme konusunda manevi ve iradi söz birligi etmistir. Bu bakimdan hiç kimse hayal pesinde kosmamali, Türk milletinin gücünü ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in sabrini test etmek gibi bir gaflete düsmemelidir. Içinden geçtigimiz nazik dönemde herkesin sagduyunun rehberliginde hareket etmesi, ihanet girisimlerine karsi milli durus sergilemesi, toplumsal huzurun tesisi ve korunmasi hususunda sorumlu davranmasi tarihi bir görevdir.  Biz bu görevin suuruyla hükümetimizin yanindayiz. Devletimizin arkasindayiz. Sokak çetelerinin, terör örgütlerinin, yedi düvelin karsisindayiz. Çünkü biz Cumhur Ittifaki’yiz. Çünkü biz vatanin ha ekmegini yemisim ha kursununu diyen serdengeçli ruhlu Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Velhasil hep birlikte Türkiye’yiz. Degerli Arkadaslarim, Yeni bir dünya düzeninin sekillendigi 21.yüzyilin ikinci on yilinda, elbette ki önce Türk milletinin ve sonra bütün insanligin istikrar, güvenlik ve huzur içinde yasamasini arzuluyoruz. Türk milletinin baris ve kardeslik içinde yeni atilim ve hedeflere hazirlanmasinda, milliyetçilik ve demokrasiyi, siyasî ve kültürel çerçevenin iki anahtar kavrami olarak degerlendiriyoruz. Bir toplumun dayanisma, ilerleme, çagin degerlerini yakalama gibi hedeflerini pekistirecek en önemli unsurun milliyetçilik olduguna inaniyoruz. Bu milliyetçilik anlayisimiz; irkçilik ve ayrimciliga siddetle karsi olup asirlari asip gelen kültürel ve toplumsal birlik ve beraberligi; gelecekte huzur ve refah içinde ve bir arada yasamanin da ön sarti gören bir suurun ifadesidir. Bu yüksek suur, Türk milleti adiyla tarih boyunca terkip olunan mükemmel milli kimligin ve kapsayici milli kültürden beslenen yapici, kaynastirici ve birlestirici degerler manzumesinin muazzam eseridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulusu ayrilma ve farklilasma üzerine degil, birlesme ve kucaklasma ülküsü etrafinda sekillenmis; kurucu kahramanlarca, milli devlet, milli kimlik, milli dil ve millet varligi üzerinde mutabakat saglanarak yeni devletin dayanaklari tesis edilmistir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin dayandigi Türk milliyetçiligi fikriyati, hiçbir zaman ayrimci ve uzaklastirici olmamistir. Bilakis toplumun bütününü temel degerler ekseninde bulusmaya ve uzlasmaya çagiran bir anlayisin temsilciligini üstlendigimiz siyasi tecrübelerle ve tarihi vesikalarla sabittir. Maddi ve manevi mirasini emanet aldigimiz Imparatorluk gelenegi de ayni kaynasma kültürünün bir sonucudur. Dahasi ülkemizi küresel bir güç yapma hedefimizde takip etmemiz gereken yolun isaret taslarini göstermektedir. Yalniz ülkemizin içinde degil, komsu cografyalarda ve nihayet yeryüzünün her yöresinde adalet, huzur, baris ve refahta model alinacak ve örnek olacak bir ülkenin varligi kardeslik ve kucaklasma kültürünün seviyesiyle yakindan ilgilidir. Sevilen, özenilen, gipta edilen, himayesi arzulanan, dostluguna siginilan bir büyük ülke haline gelmemizin yolu da “bayragimizin gölgesinde yasamayi isteyenlerin” sayisini artirmakla, vatanimizi küresel bir cazibe merkezi haline getirmekle mümkündür. Biz, bundan asirlar önce, “kardinal külahini Osmanli sarigina tercih ederek” milletimizin sinesinde kurtulus umudu arayan mazlum toplumlari, büyük Türk milletinin himayesine sevk eden beseri çekiciligin ve bulusmanin pesindeyiz. Yerel ve yöresel farkliliklarin Türk kültürünün zenginligi içinde görüldügü bir anlayis üzerinde saglanacak genel ve kalici bir uzlasmanin, toplumsal baris ve huzur için önemli katki saglayacagini düsünüyorum. Basi derde düsen, öz yurdunda barinamayan, zulme ugrayan, saldirilara maruz kalan milyonlarca soydaslarimizin ve akrabalarimizin yüzyillardir en emin siginagi hepinizin bildigi ve tarihin sahit oldugu gibi Anadolu cografyasi ve milletimizin bagri olmustur. Aziz milletimiz, çareyi Anadolu’ya siginmakta bulmus bütün kardeslerine mükemmel bir konukseverlikle, gönlünü ve kucagini sonuna kadar açmistir. Gelenleri kendinden bilerek ekmeklerini ve kaderlerini iftiharla paylasmis ve bölüsmüstür. Yeryüzündeki bütün milletlerin kardesligini ilke edinen bir siyasal düsüncenin serefli temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin; ayrimci, uzaklastirici ve dislayici olmasinin düsünülemeyecegi her türlü izahtan varestedir. Bu vesileyle Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda 19 Mayis’ta kabul edilen 2019-2020 Türkiye Raporu’nda, AB ve üye ülkelere Ülkücü Hareketi terör örgütleri listesine ekleme ihtimalini arastirma, dernekleri yasaklama ve faaliyetlerini yakindan izleme çagrisi ayaklarimizin altinda çignenmeye müstahaktir. Buram buram Türk ve Türkiye karsitligiyla bezenmis bu siparis raporun 19 Mayis’ta kabul edilmesini de manidar buldugumuzu, bu tarihin özellikle seçildigini altini çizerek belirtmek isterim. PKK/YPG/PYD’ye müsamahali davranip FETÖ’yü koyunlarinda besleyen ülkelerin bize karsi ilkel önyargilarini silah gibi kullanmalari basitliktir, degersizdir, acziyettir. Irkçiligin, Islamofobinin, yabanci düsmanliginin hakim oldugu bir cografyada Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i terörle bagdastirma hazirligi cinnet hali oldugu kadar tarih ve medeniyet cinayetidir. Teröristleri ülkelerinde agirlayan, ayaklarinin altina kirmizi halilar seren ülkelerin akil ve vicdan tutulmasi yasadiklari açiktir. Diyorum ki, Milliyetçi-Ülkücü Hareketi terörle anmak, sadece teröristlerin ve terör sevicilerin harcidir. Türkiye’nin AB üyeligini stratejik hedef olarak gördügü, iliskilerin müspet yönde ilerledigi bir dönemde, yayimlanan rapor Avrupa degerlerinin inkaridir. Bastan ayaga haksiz, hayasiz ve hasmane sekilde Türkiye elestirisinin yer aldigi mezkur raporu kabul etmedigimizi, giyaben kendilerine iade ettigimizi, çok net olarak da kinadigimizi millet huzurunda söylemek boyun borcumuzdur. Tek tarafli, temelsiz, yanli, objektiflikten uzak, hiçbir dayanagi olmayan, Türkiye’nin ve Türk milletinin egemenlik haklarini baskilamaya çalisan rapor bir Haçli organizasyonudur. Ve bizim nezdimizde yok hükmündedir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin demokrasi ve insanlik degerleri konusunda sahip oldugu ilkeler ve müktesebatla hiçbir Avrupa ülkesi boy ölçüsemeyecektir. Onlarin baktigi yer PKK’nin, YPG’nin, FETÖ’nün siginip ikmal yaptigi yilan deligidir. Çok sükür, oradan bakinca Milliyetçi Ülkücü Hareket’ten rahatsizlik duyulmasi bizim dogru yolda bulundugumuzun karinesidir. Biz hakkin yanindayiz, halkin yanindayiz, hakikatin çizgisindeyiz. Kem gözler, kötü sözler, kötürüm emeller ne söylerse söylesin, gelecek ay yildizli al bayragin altindadir. Türkiye’nin birligi, refahi ve istikbalinin güvencesi ortak degerler etrafinda birlesmekten geçmektedir. Bu milletin serefi ve haysiyeti, kardeslik ve kahramanlik üzerine insa edilmis milli birligi, milli kimligidir. Bu degerlerimiz yara alir, kardeslik ruhumuz sarsilirsa, tezahür edecek sonuçlar çok vahim ve tehlikeli olacaktir. Türk milleti yapay ayrimlara, tehdit saçan çabalara firsat vermeyerek beraberligini sonsuza kadar sürdürecektir. Gün, saflarimizi siklastirma günüdür. Gün, kucaklasma günüdür. Kucaklasmanin adresi cumhurun muhtesem varligi, Türk milletinin ta kendisidir. Degerli Arkadaslarim, Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettigi rapor aslinda malumun bir nevi ilanindan baska bir sey degildir. Bunu görmek, bunu bilmek, kara kampanyalara karsi kenetlemek durumundayiz. Konusmamin basindan itibaren dile getirdigim Türkiye üzerinde oynanan oyunlarin bir parçasi da söz konusu raporun 19 Mayis tarihinde kabul edilerek yayimlanmasidir. Husumet cephesi kalabaliktir. Nefret salgini Avrupa’ya vebadan daha siddetli hasar vermektedir. Yunanistan Basbakani 18 Mayis 2021 tarihinde, Iskece’ye bagli Pasevik’teki devlet anaokulu ögrencileri ve ögretmenlerine video konferans yoluyla hazmi imkansiz ifadeler kullanmistir. Pasevik’e Pomak Köyü, Türk çocuklarina da Yunan çocuklari diyen Miçotakis halt etmis, hezeyan girdabina düsmüstür. O çocuklar Türk çocuklaridir. Pasevik’te Pomak degildir. Yunanistan hükümetinin bu asimilasyoncu ve fasist politikalarina Avrupa Parlamentosu ne diyecektir? Türk çocuklarina Yunan çocuklari demenin irkçilik oldugu tasdik ve teyit edilmeyecek midir? Mesele Müslüman oldu mu, mesele Türk oldu mu gözleri öfkeyle perdelenenlerin insanliga söyleyecekleri hiçbir sey yoktur. 21 Mayis 2021 tarihinde Gazze’de ateskes ilanindan önce 11 gün devam eden Israil saldirilarinda 66’si çocuk, 39’u kadin olmak üzere 243 masumun ölümüne ses çikaran, itiraz eden, lanetleyen kaç AB üyesi ülke olmustur? Güçlünün hakli, haklinin güçsüz degerlendirildigi sakat ve sancili küresel düzen kesinlikle sorgulanmalidir. Adalet ve hakkaniyet üzerine insa edilmis, adil ve esit paylasimin esas alindigi, mazlumlarin ölmedigi, cografyalarin sömürülmedigi bir dünya düzeni gelecegin huzuru için sarttir. Türkiye mesru insani ve beseri talepleri seslendirdigi için hedef haline gelmistir.  "Bölge ülkeleri Israil’in bagimsiz Yahudi bir devlet olarak var olma hakkini taniyana kadar baris olmayacak." diyen Biden ve zihniyeti insanlik karsisinda mahcup, hatta maglup olmadikça asil dünya barisa hasret kalacaktir. Egri bacanin dogru dumani olmaz. Yolu dogru olanin da yükü agir olur. Yükümüz ne kadar agir olursa olsun, kaldiracagiz, gelecegin alnina Türk asrini insallah kaziyacagiz. Bakiniz ne demisti Hz.Mevlana:          Gönlünü hos tut, sabreden erer. Sevenlerin duasi her yerde geçer. Huzursuzluk dedigin durmaz gider. Dönecek devrandan süphen mi var? Devir degisecek, devran dönecek, hesap günü elhak gelecek, sabilerin, emzikli yavrularin, kahirli analarin, acili babalarin gözlerinden sicim gibi akan yaslar bütün zalimleri teker teker bogacaktir. Dilegim ve Rabbim’den niyazim da budur. Konusmama son verirken hepinizi bir kez daha hürmet ve muhabbetle selamliyor, saglikli ve basarilarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum. Sag olun, var olun, Cenab-i Allah’a emanet olun diyorum." Afyon HABERI