Tüm dünya, bes ayi askin bir süredir koronavirüse teslim oldu. Salgin süreci, seyahatlere getirilen kisitlamalardan sokaga çikma yasaklarina, örgün egitime verilen aradan ekonomik faaliyetlerin yavaslamasina, neredeyse yasamin her alaninda degisimlere sebep oldu. Dünya genelinde 6 milyon kadar vaka görülürken 360 bin kadar da insan öldü. Öncelikle salgin sürecinde vefat eden tüm kardeslerimize Cenabi Allah’tan rahmet, hastalarimiza acil sifalar diliyoruz. Cenabi Allah, vefat edenlerin yakinlarina sabirlar, sikintisi olan herkese de insirah versin. Önceden genis katilimlarla gerçeklestirilen birçok program, salgin sürecinde, ya iptal edildi ya da tehir edildi. Bazi programlar, gerekli önlemler alinarak gelenegin disinda, iletisim teknolojilerinin verdigi imkânlarla farkli sekillerde icra edildi. Anadolu Gençlik Dernegi olarak her yil 27 Mayis’ta ya da yakin bir tarihte kutladigimiz Diyarbakir’in Fethi Programini salgin nedeniyle bu yil sanal ortama tasimak zorunda kaldik. Dernegimizin ev sahipliginde ülkemiz insanini Diyarbakir’imizda misafir edememenin üzüntüsünü yasiyoruz. Dualarimiz, tüm dünyanin ve ülkemizin bu süreci biran evvel atlamasina dairdir. Diyarbakir, Mekke gibi, Medine gibi, Kudüs gibi, Istanbul gibi Islam dünyasinin gözbebegi olan sehirlerinden biridir. Diyarbakir, peygamberler, sahabiler ve erdemli insanlar sehridir. Hazreti Zülküf, Hazreti Elyesa, Nebi Zennun (Hazreti Yunus), Nebi Melak, Hazreti Danyal, kabirleri Diyarbakir’da olan peygamberlerdir. Hazreti Yunus ve Hazreti Zülküf peygamberlerin makamlari da yine bu bölgededir. Yine bes yüzden fazla sahabi efendimiz Diyarbakir’da metfundur. Bilindigi üzere Diyarbakir, Mekke’nin Fethi’nin üzerinden on yil geçmeden Islam topragi olmus bir sehrimizdir. Diyarbakir, Bizans yönetimindeyken, 639 yilinda, Hazreti Ömer (ra) döneminde, Iyaz bin Ganem komutasinda fethedilmistir. Diyarbakir’in Fethi, Selçuklu Hükümdari Sultan Alparslan’in Anadolu’ya girisinden 432, Osmanli Padisahi Fatih Sultan Muhammed’in Istanbul’u fethinden 814 yil önce gerçeklesmistir. Bu fethin ardindan 1381 yil geçmistir ve Diyarbakir’da, Diyarbakir’in Ulu Cami’sinde 1381 yildir ezanlar hiç susmamistir. Hendek Savasi esnasinda Efendimiz (sas)’in verdigi fetih müjdesi, Halife Hazreti Ömer bin Hattab’in kutlu emri, Sahabe Halid bin Velid’in kilici ve Süleyman bin Halid’in sehadeti surlari asip Diyarbakir’a ulasmistir. Diyarbakir surlari, Çin Seddi’nden sonra dünyanin en uzun surlardir. Tarihi kaynaklarda, surlarin, ilk defa milattan önce, 4000-3000 yillarinda Huriler tarafindan bugünkü Içkale’nin oldugu yerde insa edildigi, yine milattan önce 350’li yillarda Bizans Imparatoru Costantinus tarafindan genisletildigi ve yenilendigi belirtilmektedir. 5,700 metre uzunlugundaki Diyarbakir surlari, yer yer 10-12 metre yüksekligindedir. Surlarin, 82 adet burcu, 4 yöne açilan ana kapilari vardir. Iste bu surlar, Hicretten 19 yil sonra, bes aylik bir kusatmanin ardindan asilabilmistir. Fetihle birlikte kendi istekleri ile Müslümanligi seçen Kürtler, yillar sonra 1071’de yine Bizans’a karsi Sultan Alparslan’a yardim etmislerdir. Sultan Alparslan’in ordusu Bizans’la karsi karsiya geldiginde Müslüman Kürtlerin lideri ve âlimi Molla Yahya Muzuri Alparslan’a on bin kadar asker vermistir . Böylelikle Diyarbakir halki Anadolu’nun Islamlasmasinda etkin bir rol oynamislardir. Diyarbakir’in Fethi, Anadolu’nun Islamlasmasi, Istanbul’un alinmasi ve Islam’in Avrupa’ya tasinmasi yolunda çok önemli bir hamledir. Anadolu’nun Islamlasmasini Diyarbakir’in Fethinden baslatmayan resmi tarih tezi kabul edilebilir degildir. Anadolu’da ve Avrupa’da Islam tarihini bu bölgeden baslatmayan her söz eksiktir. Diyarbakir’in Fethi’ni, Mekke’nin Fethi’nden, Kudüs’ün Fethi’nden ayri gören her söz de eksiktir. Diyarbakir’in Fethi’ndeki inanç, Eyüp el-Ensari’yi Istanbul surlari önüne tasiyan inançtir. Diyarbakir’in Fethi’ndeki inanç, Sultan Selahaddin el-Kürdi’ye Kudüs’ü Haçlilarin elinden geri alma gayretini veren inançtir. Diyarbakir’in Fethi’ndeki ruh, Fatih Sultan Muhammed’e Istanbul’un Fethi askini veren inançtir. Kudüs’ü Mekke’ye, Sam’i Kudüs’e, Bagdat’i Sam’a, Diyarbakir’i Bagdat’a, Istanbul’u Diyarbakir’a ve Saraybosna’yi Istanbul’a baglayan Islam kardesligidir. Renkler, irklar ve diller bu kardeslige bereket katmistir. Ayni sofralarda oturulmus, ayni ekmek paylasilmis, ayni bayramlar kutlanilmistir. Dügünlerin sevinci, cenazelerin hüznü birlikte yasanilmistir. Mensubu oldugumuz Milli Görüs fikriyati öteden beri Islam cografyasinin bütünlügünü savunmustur. Milli Görüs hangi renkten ve irktan olursa olsun bütün Müslümanlarin kardes oldugunu seslendirmistir. Milli Görüs, insanlarin ana dilinin aynen ana sütü gibi helal oldugunu dile getirmistir. Merhum Erbakan Hocamiz bölgede kalici huzur ve barisin ancak Islam kardesligi ile tesis edilebilecegini de belirtmistir. Elbette Islam kardesliginin sadece söz ile olmayacagini, mutlaka adil bir düzenin kurulmasi gerektigini de ifade etmistir. Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, Bagdat’in, Sam’in, Kahire’nin, Tarhan’in, Istanbul’un ve Diyarbakir’in esenlik ve barisa kavusmasi bu sehirlerin birbirleriyle olan kadim kardesliginin yeniden tesisinden geçmektedir. Ulus devlet sinirlari arasinda aranilan çözümler bölgeye kalici baris ve huzur getiremez. ABD, AB ve Israil ile stratejik ortaklik gelistirilerek bölgeye huzur getirilemez. Islam cografyasinda ve bu bölgede elbette Islam harici unsurlar da vardir. Bu unsurlarin bini askin yildir bu topraklarda var olusu Müslümanlarin kendilerinden olmayanlarinda hukuklarini gözetmelerinden ileri gelmektedir. Can emniyeti, mal emniyeti, inanç ve düsünce özgürlügü, nesil emniyeti ve akil sagligi emniyeti hangi inançtan olursa olsun her insan içindir. Resmi ideolojinin asimilasyona ve inkâra yönelik politikalari Islam’a mal edilemez. Islam, zorla bir inancin dayatilmasini emretmez, bilakis hangi inançtan olurlarsa olsunlar insanlarin hak ve hukuklarini gözetmeyi emreder. Hak yemeyen ve yedirmeyen, zulüm kimden gelirse gelsin karsi çikan, mazlum kim olursa olsun yardim eden, bir elinin verdigini öteki eli bilmeyen, ekmegini paylasmaktan haz alan, yüregini paylasmaktan haz alan, bir karincayi incitmekten kaçinan, bir kusun yuvasini bozmaktan imtina eden, her daim hakki üstün tutan bir nesil için çalismak hepimizin boynunun borcudur, kardesligimizin geregidir. Anadolu Gençlik Dernegi Mensuplari olarak bizler de Islam kardesliginin geregini yapmanin gayretindeyiz. Biz inaniyoruz ki Saraybosna Istanbul’dan, Istanbul Diyarbakir’dan, Diyarbakir Bagdat’tan, Bagdat Sam’dan, Sam Kudüs’ten ve Kudüs Mekke’den kopartilamaz. Bu ayrilik geçicidir. Endonezya’dan Fas’a Islam Birligi çok yakin bir zamanda gerçeklesecek ve hakkin üstün tutuldugu yeni bir dünya mutlaka kurulacaktir. Yine biz Anadolu Gençlik Dernegi mensuplari olarak yagan yagmurun herkesi islattiginin ve bulutlarin arasindan çikan günesin herkesi isittiginin farkindayiz. Bu baglamda bu cografyanin bir yapi harci olarak gördügümüz sahabiler sehri Diyarbakir’in Fethi’ni kutlamayi, pandemi kosullarinda dahi kendimize bir görev biliyoruz. Bu ülkenin gelecegini kardeslikte gören herkesin yolunun salgin bitiminde Diyarbakir’a düsecegine inaniyoruz. Süreçte vefat eden tüm kardeslerimize Cenabi Allah’tan tekrar rahmet, yakinlarina sabirlar diliyoruz. Cenabi Hak, hepimize insirah versin.
Yorumlar
Yorum Yap