Gözden kaçırmayın

İYİ Parti, Liderliği Altında İl Başkanları İle Toplantı GerçekleştirdiİYİ Parti, Liderliği Altında İl Başkanları İle Toplantı Gerçekleştirdi

On bir ayin sultani olan Ramazan ayinin sonuna yaklasmis bulunmaktayiz. Ayni zamanda Ramazan Bayramini idrak edecegimiz günlerin içerisindeyiz. Ramazan Bayraminin ülkemize ve bütün Islam alemine baris ve huzur getirmesini Rabbimizden niyaz ediyoruz. Ramazan ayinin son Cuma günü dünya Kudüs günü olarak bilinir. 1917 Balfor Deklerasyonu ile baslayan süreçte Filistin topraklarinda 1948 yilinda Isgalci Israil kurdurulmustur. O tarihten günümüze kadar terör devleti Israil, Filistin topraklarindaki isgalinin sinirlarini kademeli olarak genisletmis, Filistin halkina her türlü basi ve zulmü sistematik hale getirmistir. Terör devleti özellikle son 10 yilda saldirilarini arttirarak 3 milyon Filistinliyi Gazze’ye hapsederek çesitli ambargolarla yildirmaya çalismistir.   1948 yilinda Bati bölgeleri isgal edilen Kudüs kentinin Mescid-i Aksa’nin da bulundugu dogu kesimi 1967 yilinda Siyonist Israil’in isgaline girmis idi. Bu tarihten itibaren kente yönelik planlarini sistemli biçimde uygulayan isgal rejimi, ilk büyük hamlesini 21 Agustos 1969 tarihinde yapti. Yahudi bir fanatigin öncülügünde bir grup Siyonistle, Mescid-i Aksa’ya sabotaj düzenleyerek caminin önemli bir kismini tahrip etmislerdi. Bunun üzerine tüm Islam dünyasi liderlerinin tepki göstermesi, bu liderlerle önemli (!) askeri isleri olan Amerika’yi, Israil’e karsi baski uygulamaya zorlayinca süreç duraksadi. Çok geçmeden 1970-72 yillari arasinda Mescid-i Aksa’yi çevreleyen surlarin hemen altinda bu kez arkeolojik çalisma adi altinda tünel kazilarina baslandi. Güney ve bati kesimlerinde baslayan kazilarda cami sinirlarinin içine girilerek, yaklasik 13 metre altta bazi oyuklar açildi. Bati tarafindaki duvarlarin altinda yer alan yeni kazilar, 1974’ten baslayarak 1976’ya kadar sürdü ve aralarinda Ubade bin Samit ile Seddat bin Evs gibi sahabe kabirlerinin de bulundugu Müslüman mezarliginin yok edilmesi ile devam etti. Süleyman mabedinin kalintilarini arama bahanesiyle yürütülen kazilarda 1977 yilindan itibaren caminin kadinlar bölümünün tam altina ulastilar. Aglama duvari yönünden kazilarini sürdüren Siyonistler, 1979 yilinda Mescid-i Aksa’yi zemin altindan dogu-bati yönünde ikiye böldüler. Yine ayni yil yapilan resmi açilisla, tünel içinde küçük bir Yahudi ibadethanesi geçici olarak kullanilmaya baslandi. Böylece isgalinin ilk 10 yilinda Kudüs’ün sembolü durumundaki Mescid-i Aksa’yi yok etme siyasetini sistemli ve sinsi bir sekilde yürüten isgal rejimi, arkeolojik oldugu iddia edilen kazilar sonucunda, Mescid-i Aksa bünyesinde ve çevresindeki tarihi eserlere, (camiler, mezarliklar, medreseler, surlar, tekkeler ve hanlar) ya tamamen yok etmis ya da kalici hasarlar vermis oldu. 1982 yilindan sonra baslayan ikinci asama yeni kazi ve yikim çalismalarinda, çevredeki bazi Arap sakinlerin evleri kamulastirildi ya da dogrudan dogruya Yahudi yerlesimcilere verildi. (Bu dönemde bedava ev sahibi olan Yahudiler arasinda Ariel Saron da bulunuyor.) 1994 yilinda Siyonist Kudüs Belediyesi “Kudüs 2020” projesini kabul ederek, Aksa’nin çevresindeki Müslüman nüfusun tahliyesi sürecini hizlandirdi. Ocak 1999 tarihinde Mescid-i Aksa’yi Süleyman mabedine dönüstürme yolunda Israil kamuoyunda resmi tartismalar baslatildi ve sonraki günlerde yapilacak provokasyonlara ortam hazirlandi. Çok geçmeden, Temmuz 2000 tarihinde toplanan Israil parlamentosu, Kudüs’ün “Israil’in ebedi baskenti” oldugunu yasa maddesi haline getirdi. Vakit kaybedilmeden Kudüs Belediye baskanligi, haremi serif bölgesinde Yahudilere de ibadet izni verilmesi konusunda lobicilik çalismalarini yogunlastirdi. Eylül 2000 tarihinde Ariel Saron tarafindan yapilan provokatif Aksa ziyareti, camiye yönelik en cüretkar saldirilardan biri olarak tarihe geçerken, Aksa intifadasinin baslamasina neden oldu. Bu süreç içinde çesitli saldirilar sonucu 5 binden fazla Filistinli sehit edildi. Ancak bu hamle yakin tehdidi ortadan kaldirmis olsa da, Yahudi gruplarin bundan sonraki ziyaretlerini tamamen önleyemedi. O tarihten itibaren günün belirli saatlerinde Yahudi gruplarin cami haremine girmelerine güvenlik destegi ile göz yumulmaya baslandi. 2008 yili sonundan itibaren Aksa Camii’nin çevresindeki mahalleleri bosaltmaya baslayan Siyonist yönetim, Silvan, Seyh Cerrah ve Butsan mahallelerinde, Müslümanlara ait çok sayida evi tahliye ettirdi. 2009 yilinda Kudüs belediyesi aldigi karar ile Dogu Kudüs’te ruhsatsiz oldugu gerekçesiyle Filistinlilere ait evlerin yüzde 25’inin yikilacagini açikladi. Bu yikimlara Aksa çevresindeki mahallelerden baslanma ihtimali üzerine fanatik Siyonistler mabed maketleri ile provakatif faaliyetlerine hiz verdi. Nitekim o tarihten itibaren Siyonist gruplarca harem bölgesine yönelik günlük rutin turlar baslatildi. 2011 yilindaki Arap bahari süreci ise isgalcilere adeta altin bir firsat sundu. Olaylarin trajik boyutlara ulasmasi nedeniyle dünya kamuoyunun dikkati farkli önceliklere yönelirken, Islam dünyasinin da kendi içindeki çatismalari nasil önleyecegine odaklanmasi, Siyonist isgalcilerin Kudüs’e yönelik eylemlerine cesaret verdi. Sistemli biçimde yürüttükleri fiziki yikim ve insan yerlestirme politikalarini artirirken, ABD Baskani Trump’in Mayis 2017’deki son ziyareti Benyamin Netanyahu kabinesine adeta bir onay olarak kabul edildi. Çok geçmeden isgalci hükümetin kabinesi Aksa Camii’nin altinda kabine toplantisini yaparak bu konudaki pervasizligini gösterdi. Gelinen asamada adim adim mescidin içine dahi giren isgal askerleri, tüm harem bölgesini kameralarla donatarak ibadethaneyi tam bir hapishaneye dönüstürdü. Içeriye girerken aranan Müslümanlardan sakincali bulunanlar ibadetten alikonulmakta ve mescid adeta insansizlastirilmaktadir. Terör devletinin son 10 yilda artan bu baski, yildirma ve zulüm uygulamalari karsisinda ne yazik ki beylik kinamalarindan baska hiçbir sey yapilmadi. Son yillarda Israil ile olan ticaret hacmimiz ikiye katlanmis, ana akim medyada Israil isgalini mesrulastirmak için yayinlara ufak dokunuslar yapilmistir. Müslümanlar isgale alistirilmaya ve Kudüs’e sadece turist olarak gidip gelmeye razi edilmeye çalisilmaktadir. Iktidar, sözde Filistin halkinin yaninda, fiiliyatta ise ABD ve Israille isbirligini sürdürmeye devam etmistir. Ne olursa olsun Israil mutlaka zail olacaktir, çünkü kötülük asla ebedi olamaz. Kudüs Islam’indir. Yasasin özgür ve bagimsiz Filistin.