Adalet Bakani Abdulhamit Gül, TBMM Genel Kurulunda, 2020 Yili Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin maddelerinin görüsmelerinde, milletvekillerinin sorularini yanitladi. Bakan Gül, basta yargi olmak üzere devletin hiçbir kurumunda harici hiçbir yapilanmayi tasvip etmediklerini dile getirerek sözlerine söyle devam etti: “Bu konuda, 'Geçmiste FETÖ, önceki dönemde vesayetçiler yapti, bu sefer de bizimkiler, bizim zihniyetimizdekiler yapsin' anlayisi asla kabul edilemez. Çünkü yargi siyaset üstü, partiler üstüdür. Yargida yandaslik, kayirmacilik olamaz. Ne kadar gücümüz yeterse bu mesuliyeti yerine getirmek zorundayiz. O kürsüye; hakimin, savcinin karsisina çikan kisilerin 'hangi düsünce, hangi inançtan, nerede dogmus olursa olsun, hiçbir sekilde ayrimcilik yapilmayacagi' düsüncesiyle adliyenin kapisindan girecegi bir sistemi hep beraber insa edecegiz. Büyük bir tahribat oldu ama bu travmayi, bu tahribatlari hep beraber, tek tek mücadele ederek ortadan kaldirmak zorundayiz.” YARGI REFORMU STRATEJI BELGESI YOL HARITASI Bakan Gül, Yargi Reformu Strateji Belgesinde hukuk egitimi konusunda çok önemli yol haritasi bulundugunu söyledi. Bakan Gül, Türkiye'de hukuk sorununun temelinde nitelikli hukukçu sorununun da oldugunu düsündüklerini belirterek, yargiya güvenin gelecekte artmasinin en temel taslarindan birisinin hukuk egitiminde önemli mesafeler kat edilmesi oldugunu ifade etti. Hukuk fakültelerinin ve ögrenci kontenjanlarinin fazla olmasinin hukuk egitiminin kalitesini düsürdügüne isaret eden Gül, YÖK ile bu konuda görüsmeler yaptiklarini, üniversite giris sinavinda ilk 190 bine girenlerin hukuk fakültesine girebildigini anlatti. Gül, “Bu kontenjanin ilk 75 bin en fazla ilk 100 bin olmasi" yönündeki taleplerinin, YÖK tarafindan "ilk 125 bin” ögrenci seklinde kabul edildigini ifade ederek, "Ilk olarak 2020 yili üniversite giris sinavinda uygulanacak. Ilk 125 bine girenler hukuk fakültesine girebilecek. Bu hukuk egitiminin kalitesi adina çok önemlidir." diye konustu. Bazi hukuk fakültelerinin bu kararla birlikte kapanabilecegine isaret eden Gül, bunun da üniversitelerin bu konuda tedbirler almasi sonucunu doguracagini söyledi. Hukuk fakültesi ögrencilerinin daha kaliteli olmasi gerektigini vurgulayan Gül, "Hukuk fakültesi ögrencisine müsteri anlayisiyla bakan bir yaklasimi kabul etmiyoruz. Çünkü buradan çikanlar Türkiye yargisi ile ilgili karar vermektedirler." degerlendirmesinde bulundu. KONTENJANDAKI DARALMA ÖGRETIM ÜYESI IHTIYACINI AZALTACAK Bu süreci büyük bir titizlikle takip ettiklerine dikkati çeken Gül, hukuk fakültelerindeki ögretim üyesi ihtiyacinin, kontenjandaki daralmayla birlikte azalacagini söyledi. Gül, “Hukuk Fakültesi bransi disinda yönetici, ögretim üyesi olmalarini asla kabul etmiyoruz. Bu konuda YÖK nezdinde de ilgili tüm idare nezdinde de çabamizi sürdürecegiz." açiklamasinda bulundu. Hukuk fakültelerindeki egitimde adli klinikler, cezaevi kosullari, felsefe, psikoloji ve kriminolojinin bulunmasi gerektigini vurgulayan Gül, güzel Türkçe kullanimi ve analitik düsünmenin de bu egitim sirasinda yer almasinin yararli olacagini dile getirdi. Bosanan ailelerde, çocuk teslimine iliskin konunun icra dairelerinin görev alaninda yer aldigi, bu konuyla ilgili herhangi bir çalismanin olup olmadiginin sorulmasi üzerine Bakan Gül, bosanan ailelerde çocuk teslimine iliskin hususun 1932'den bu yana meri hukuktaki düzenlemelere göre icra edildigini söyledi. Yargi Reformu Strateji Belgesi'nde de ortaya konan bir degerlendirme kapsaminda çocuk teslimi konusunun icra alaninin disina çikarilmasi yönünde çalisma baslatildigini aktaran Gül, söyle konustu: "Bu hususta özellikle çocugun üstün yararinin korunmasi adina, anne ve babanin çocugunu icra müdürlügünde degil de kres gibi bir ortamda görebilmesi için çalisiyoruz. Özellikle çocuklarin teslimi sirasinda yasanan hadiselerin farkli travmaya neden oldugu bir gerçektir. Bu konuda çalismalarimiz devam etmektedir. Çocugunu görmek için icra dairelerine harç yatirmak, çocuk anlaminda ayri bir travma, aileler için ayri bir külfet getirmektedir. Esasen manevi külfeti daha önemlidir. Bu anlamda kisinin devlete para yatirarak kendi çocugunu görmesini de ortadan kaldiracak bir düzenlemenin ilgili kurumlarla son asamasini gerçeklestirdik." Bakan Gül, Anayasa'ya göre, devam eden bir davaya iliskin görüs bildirme imkaninin bulunmadigini da söyledi. Adalet Bakani'nin cübbesinin olmadigini bakanin ne hakim ne de savci oldugunu belirten Gül, "Yürütme bu anlamda yarginin kendi yetkisine karisamaz, dolayisiyla bu konuda bilgi sahibi olmamiz da mümkün degil. Bizim tarzimiz, yasama, yürütme ve yargi gibi kuvvetler sert bir sekilde ayrilmistir. Yarginin isini yargiya birakalim diyorum." diye konustu. Bakan Gül, Yeni Insan Haklari Eylem Plani'nin hazirlanmasi için Bakanlik olarak tüm paydaslarla çalismalarini sürdürdüklerini söyledi. Gül, insan haklari alaninda atilmasi gereken adimlar, mevzuatta yapilmasi gereken degisiklikler, uygulamadaki eksikliklerin tespiti ve tüm kamu kurumlariyla ilgili eylem planinin ortaya konulmasi çalismalarini sürdürdüklerini dile getirdi. Bu çalismayi tamamladiktan sonra kamuoyuna sunacaklarini ifade eden Gül, söz konusu çalismayla tüm islem ve eylemlerin bir insan haklari eylem plani çerçevesinde yürütülecegini belirtti. Bakan Gül, Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin Osman Kavala hakkindaki kararina yönelik herhangi bir yorum yapamayacagini, bir bakan olarak yürüyen bir davaya yönelik mütalaada bulunmasinin dogru olmayacagini kaydetti.
Yorumlar
Yorum Yap