Bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanligi, beraberinde bagli kuruluslar, beraberinde Ticaret Bakanliginin bütçesini görüsüyoruz. Gönlümüz arzu eder ki hükûmet sistemi degisikligi sonrasi baskanlik modellerinde oldugu gibi bütçe yapim süreçlerinin yedi buçuk sekiz aylik bir zamana yayilarak kurum kurum, genel müdürlük genel müdürlük bütün bunlari Genel Kurul zemininde de daha fazlasiyla müzakere edebilsek. Ben bugün özellikle Türkiye'nin ihracati içerisinde seksende 1 oraninda ihracata tekabül eden dogal tas sektörü basta olmak üzere topyekûn madencilik sektörü, eski adiyla Maden Isleri Genel Müdürlügü, yeni adiyla -birlestirilmis- Maden ve Petrol Isleri Genel Müdürlügü hususunda düsüncelerimi ifade etmek istiyorum. On bes yillik zaman dilimi içerisinde zaman zaman "reform", "degisim", "dönüsüm" adi altinda hem bakanliklarin hem genel müdürlüklerin birlestirildigi, parçalandigi süreçlere sahit olduk. Son olarak kararnamelerle bu sistem degisikligi sonrasi Enerji Bakanligi bünyesinde de Maden Isleri Genel Müdürlügünün geçmiste Maden Dairesiyle, sonrasinda müstakil Genel Müdürlükle, simdi de Petrol Isleriyle birlestirildigini görüyoruz. Ben mahiyeti itibariyla, istigal sahasi itibariyla Enerji Bakanliginin bünyesinde olmasina ragmen iki farkli genel müdürlügün birlestirilmesinin çok etkin bir yönetim saglayacagi kanaatinde olmadigimi öncelikle ifade etmek isterim. Bugün bu bütçe kapsaminda son yillarda özellikle Maden Kanunu'nda çok sik yapilan degisiklikler madencilik sektörünü de öngörülemez hâle getirmistir. Bu açidan, 7/12/2018 tarihinde Maden Kanunu'nda degisiklik yapan yeni bir tasari da yeni bir teklif de Büyük Millet Meclisine sunulmustur. Sektör temsilcileri, birlik temsilcileriyle yaptigim degerlendirmelerde de gördügüm kendileri bu süreç içerisinde "Ben yaptim oldu." mantigi içerisinde bir teklifle karsi karsiya kaldiklarini ifade ederler. Türkiye gibi kronik dis ticaret açigI, kronik cari açik problemi olan ve millî güç ve kaynaklarini azami düzeyde aktif hâle getirme mecburiyeti olan bir ülkede kirsal alanda istihdam saglayan böyle bir alanla ilgili düzenleme yaparken bütün paydaslariyla beraber ortak bir anlayis içerisinde bu sürecin, yeniden kanun yapim sürecinin tercih edilmesi gerektigi kanaati içerisindeyim. Özellikle 16 Haziran 2012 tarihinde yürürlüge giren Basbakanlik genelgesiyle izin süreçlerinde yasanan gecikmeler, belirsiz süreçler sektörün potansiyel büyüme hizinin altinda kalmasina hatta küçülmesine de vesile olmustur. Türkiye'de hepimizin bugün üzerinde büyük hassasiyet göstermesi gereken hukuk devleti ve demokrasinin artik ekonomilerin en temel girdisi oldugu noktada asli yetkinin icraci bakanlikta olmasina ragmen Danistayin verdigi kararin hilafina maalesef geçmiste 24 Haziran seçimlerine kadar Basbakanlik bünyesindeki komisyon üzerinden uzun ay ve yillara dayanan yatirimlarin geciktigi, istihdamin yaratilamadigi böyle bir etki analizi dairesinde sonuç ortaya çikmistir. Özellikle dünya ülkelerinin ekonomilerinde yasanan çalkantilar, ticari savaslar, bölgesel savaslar da bu hususta ihracati etkilemistir ve 2013 yilinda 2 milyar 186 milyon dolarlik bir ihracata ulasmisken bu saymaya çalistigim etkenler dolayisiyla geriye dogru gitmis ve bugün 2017 yili itibariyla 2 milyar 60 milyon dolar civarinda ihracati vardir. Bu ortamda moral ve destege ihtiyaç duyan sektörün sanki Ceza Kanunu'na dönüstürülmüs bir kanun teklifiyle de karsi karsiya kaldigi hususundayim. Özellikle sektörün yüzde 98'ini olusturan KOBI'lerin... KOBI niteliginde olan sirketlerle büyük sirketleri mukayese ederek son bes, sekiz yillik zaman zarfi içerisinde yapilan düzenlemelerde harçlarla ilgili ciddi artirimlar meydana gelmistir. Ruhsat bedelleri maden sinifina bagli olarak arama ruhsatlarinda yüzde 700'lere, isletme ruhsatlarinda yüzde 100'lere varan oranlarda artirilmistir. Bu açidan baktigimizda, bu kompozisyonu da önümüze aldigimizda, kalkinma planlarinda da ortaya konuldugu gibi, özellikle ruhsat güvencesinin daha da pekistirilmesi gerekirken bu son teklifle beraber güvencenin azaltildigini Ruhsat bedelleri ve devlet hakki oranlarinin yükseltilmesiyle beraber de özellikle ruhsat alanlarindaki mümkün ve muhtemel rezervlerin kisa sürede görünür rezerv hâline dönüstürülmesi imkâni ortadan kalkmaktadir. Ben bu açidan her vesileyle büyük plan ve mega sunumlarda yüzde 1 düzeyindeki gayrisafi millî payinin yüzde 5'ler noktasina çikarma noktasinda bir hedef ifade edilirken fiilî uygulamalar ve yapilan düzenlemelerle maalesef bunun tersi istikamette politikalar ortaya konulmaktadir. Bu açidan sektörün seffaf uygulamalarla öngörülebilir hâle getirilmesi, ruhsat güvencesinin artirilmasi, sektörün önünün açilmasi Türkiye'nin öncelikli gündem maddelerinden biri olmasini temenni ediyor, bütün Genel Kurulu, siz degerli milletvekillerini saygiyla selamliyorum.
Yorumlar
Yorum Yap